Yaratım Sancıları... #7

      Uzun bir aradan sonra Merhaba,
         
          Bu Blog'da ki son yazımı 1008 saat önce yayınlamıştım. Bir burukluk içinde, biraz da hüzünlenmenin eşliğinde, ellerim klavyeye 91.kez temas ediyor. Detaylı bir şekilde, bu boşlukta 336 defa işediğimden ya da 63 litre su içtiğimden, 119 farklı insanlar yüz yüze iletişime geçtiğimden ve 105 kere yemek yediğimden bahsetmeyeceğim. Uzun bir ara olmasının nedenini anlatacağım bugün. Beni mutlu eden bir sebepten de bahsetmeliyim. Yazmadığım için tepki gösteren insanlara tanıklık ettim. Sosyal medya üzerinden ulaşıp 'e hadi ama, ne zaman geliyor yeni yazı' diyerek beni darlayan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Elbette çok takip edenim yok. Fakat bu kadar kısa zaman içinde insanları hayatıma dahil etmek beni çok mutlu etti.
    
     ''120
saat sonra ilk kahve - 9. yudum - 3 yarım daire izi Yoktum.''

         Yaptığım 2d Animasyon işi dışında, evimden 47000m uzaklıkta bir fabrikada işe başlamıştım. 12 saat çalışıyor, 4 defa mola ile duraksıyor ve gün içinde 2 defa tuvaleti kullanıyordum. Toplam 94000m yolu 3 saatte alan iş yeri servisi, beni nihayet 21.32 gibi indirmişti. Gün içinde ortalama 17 defa dokunduğum maskemi artık tam olarak çıkartarak evime yürüyebilirim.
 
     ''4 kaldırım - 1. Kulak çınlaması - 3.kramp sızısı''

          Soğuk duş vücuduma daha iyi geliyor. Gözlerim herhangi bir kozmetik ürünü temas etmemesine rağmen kanlı. Sabah 5.00'da uyanmamın getirisi olacak ki uyku bastırıyor. Acele bir halde kahve yapıyorum, yemekten önce tüketmem gereken bir ilaçmışçasına. Zamanın darlığı, kahvenin 1 dakika üzerinde kaynama noktası beni geriyor. Bu yüzden bulunduğum yerde 4 adım atarak duvara yaslanıyorum. Gece Oklahoma City maçı var. İzleyemeyecek olmak beni çileden çıkarıyor derken kahvemi bardağıma boşaltıyorum.Ocakta öğlen yapılmış bir yemek var. Tabağa aldığım her yemek kaşığında eşit ağırlığı bulmaya çabalıyorum.

     ''7 patates - 4 köfte - 2. kulak çınlaması''

          Yemekten sonra, soğuyan kahvemle birlikte sabahtan aldığım notlarıma bakarak yapacaklarımı değerlendiriyorum. 60 dakikam var. Arayacağım insanları arıyorum. Dinlemem gereken podcastleri dinliyorum. Okumam gereken haberleri bitirdikten sonra, podcast yarıda kalıyor. MUTSUZ hissettiriyor. Telefonumla yatağıma giriyorum. Mesaj atacağım insanlardan önce kurduğum saati kontrol ederek mesaj anasayfasına geliyorum. Sadece 15 dakika daha fire verebilirim. Uyumam gerek.

     ''Işığı kapatıyorum - 6. Telefon titremesi - Kulağım çınlamıyorsa(uyumuşumdur) Sabah 5.00.''


          Doğrulduğum an dişlerimi fırçalıyorum. 72 defa sağa sola fırçayı götürüyorum ve bu işi bitirdikten sonra kendimi soğuk suya bırakıyorum. Kafamı duşa kabin camına yaslayınca, soğuk suyun ense kökümden aşağı akması beni daha iyi hissettiriyor. Ütülediğim kotu ve tişörtü giyerek evden çıkıyorum. Servis tam saatinden 1.5 dakika önce geliyor. İçerisi serin. Genel olarak servisin ortasında sesli bir şekilde günaydın diyorum. 8 kişiden 3'ü cevap verip arkamda kalanları görmemekle birlikte 2'si baş selamı ile geçiştiriyor. 47 kilometre mesafede toplam 91 direk saymıştım. İş yerine gelene kadar bu sayı 128'i buluyor. Daha iyi gözlem yapmam lazım. Kaçırdığım direkler var. Fakat bu sayma işi boynumu ağrıtmaya başladı. 16.123 insanın çalıştığı fabrikaya giriş yapıyorum. Her şeyi hallettikten sonra çalıştığım banta geçerek işe başlıyorum.

     ''Kıyafetleri asarak koy - Bugün güzel geçecek - Bugün saymayabilirsin(enazındanaz)''

          İşim montaj yapmak. Televizyonun içindeki kabloları dağılmaması için tutturucu ile destekliyorum.Toplam 2 tutturucu ve 4 bant yapıştırıyorum. Bugünkü üretim 981 adet. 3924 tane bant, 1962 adet tutturucu yapıştıracağım. Bunları hesaplamak basit. Bazı bantlar hatalı çıkıyor ve çöpe atıyorum. Bu çıkan fireler kimsenin umrunda değil ancak dokunduysam saymalıyım, gördüysem de öyle. Ara ara kaçırdığımı hissediyorum. Karşımda arkası dönük hafif balık etli bir kadın var.Yaşı 22 gibi duruyor. Kendini çalışırken banta yasladığında kalçaları çok daha seksi gözüküyor. İşe konsantre olurken önümde ki elektronik mekanizmada kotunun kesimi canlanıyor. Adapte olmaya çalışıp arkamızdan sürekli hadi diyen bir yöneticinin eşliğinde torbadan bozuk çıkan ürünleri de saymaya çalışıyorum. Gerginliğim arttıkça daha da hızlı çalışıyorum. Bant tıkanıyor. Su içiyorum. Kafamı toplamaya çalışıyorum. Fakat bu çok zor. Adapte olamıyorum.

     ''Saymayabilirsin - Bugün güzel geçecek - di(belkide)''

          Yemeğe çıkıyoruz. Emekli maaşıyla övünen amca ağzını şapırdatıyor ve ben bunu ne kadar yaptığını saymaya çalışıyorum. Ana yemeği yutmadan salatayı ağzına götürüyor. Kendisine neden salatayı ana yemeğin üzerine boşaltmadığını soruyorum, elinde ki ayrandan 1 yudum alarak 'haaaı' diye bir şey diyor. Aslında tabakta birleştirip daha az eforla bunu sindirebilir. En azından ne kadar ağzına götüreceğini kaşıkla tayin edebilir. Onun için yemeklerin ayrı tabakta olması bir şey ifade etmiyor. Birini yutmadan diğerini ağzına götürmeye çalışıyor. İnsanlar çok hızlı yemek yerken, telefonla konuşuyor. Bazıları ise amca gibi yemekleri karıştırarak yemeği seviyor.

     ''Karnını doyurdun - Görmek istemiyorsan bakma - Herkes özgürce hareket edebilir''

Bir günüm böyle geçerken maalesef Blogu boşluyorum. En azından ne yaptığıma dair ufak bir fikrin olması adına böyle bir yazıyı seninle paylaştım. Umarım seversin. Düşüncelerin benim için çok önemli. Yorumlarda görmeyi çok isterim.

Görüşürüz.

Ekşisözlük:


Yorumlar

  1. uzun bir aradan sonra yine ilgi çekici blog.. :)

    YanıtlaSil
  2. biraz ruhunuzdaki sıkıntıyı yansıtmış bu yazı.yeni girdiginiz ortamdaki adaptasyon sürecine bağlı sanırım. isyerindeki gözlemleriniz oldukça ilginç ve başarılı. yazılarınızın devamını bekliyoruz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YANILSAMA #6

1 TARANTİNO Filmi İzlemek #5

MASKE CEZASI 900TL #8